12 Aralık 2010 Pazar

TABULAR, BOŞ İNANÇLAR (HURAFELER)

İsmail Hakkı SAYIN

Çardak halkı arasında tesbit edebildiğimiz hurafeler, genel olarak, Anadolu’nun diğer bölgele-rinde görülenlerden farklı değildir. Konuya bu açıdan bakıldığında, anonim olduğu söylenebilir.

Tabu, daha yerel bir ifade ile günah sayılan bir şeyin yapılması halinde “cinlerin erişeceğine” inanılır. Cinlerin erişmesi mahalli bir ifadedir ki, cin çarpması anlamına gelir. Cin çarpması ge-nellikle, cin çarpan kişinin ağzının yüzünün eğilmesi, elinin ayağının tutmaması, ruhsal bozukluk geçirmesi, sürekli baş ağrısı ve daha başka şekillerde tezahür edebilir.

Cinler daha çok şu tabuları işleyen kimseleri çarpar.

a. Ocakta yanan ateşin üzerine su serpmek veya ateşi su ile söndürmek günahtır. İnanışa göre ateş, cinlerin mekanı olduğundan kendilerine bu şekilde zarar veren kimseye “erişirler.”

b. Gece tırnak kesilmez. ( Bu işin cinleri neden rahatsız ettiğini anlayamadık. Herhalde eskiden geceleri yeterli ışık sağlanamadığı için tırnak yerine insanların kendilerini kesmelerini önlemek için uydurulmuş bir tabu olsa gerek diye düşünüyoruz.)

c. Kesilen tırnak, vücuttan düşen kıl ortada bırakılmaz, yakılır veya el ayak altında olmayacak ve kimsenin görmeyeceği bir yere bırakılarak zamanla çürümeye terk edilir. Bu tabunun sebebinin, saçların ve tırnakların kullanılarak kara büyü, yani yerel ifade ile “başdil” yapılarak bu artıkların sahibine zarar verileceği yönündeki boş inanç olduğu anlaşılıyor.

d. Gece aynaya bakılmaz. Gece aynaya bakanın gurbete gideceğine inanılır. (Otuz yılımızın gurbette geçtiğine bakılırsa, küçükken geceleri aynaya biraz fazla bakmışız!?)

e. Eşikte oturulmaz. Eşik kutsal addedilir. Cinlerin en çok bulundukları yerlerden birisi de kapı eşikleridir. Dolayısıyla eşikte oturana cinler “erişir”.

f. Yeni doğan çocuğun göbek bağı cami avlusuna gömülürse, çocuğun dindar olacağına inanılır.

g. Yere düşen bir kimse “euzü besmele” çekerse cinler ona erişmez. Zira düşülen yerde bir cin topluluğunun olması ihtimali her zaman vardır. Özellikle su yolakları potansiyel tehlike arz eder. Bu yüzden “yerlerin karış karış sahibi var” denilmiştir.

h. Kırkı çıkmayan çocuğun çamaşırı güneş battıktan sonra dışarıda bırakılmaz. ( Buna bir yorum getiremedik.)

ı. “Kurt ağzı bağlama” büyüsü yapılırsa, ormanda kaybolan hayvana kurtlar zarar vermez

Bizim tesbit edebildiğimiz tabular bunlar. Elbette sayıyı ve çeşidi artırmak mümkündür. Bizim yukarıda verdiklerimiz örnekleme kabilinden sayılmalıdır.

Cin çarpmasının tedavisi, cinler ile muhaberatta bulunduğuna inanılan ve kendilerine “ hoca” dedirten, kerameti kendinden menkul kişilerin hastaya, genellikle okuyup üflemeleri, okunmuş su içirmeleri ve yaptıkları hamaillerin (muskaların) sürekli taşınması ile mümkün olmaktadır.

i. Yalan yere yemin eden, veya bir işi yapmayacağına dair yemin ederek, sonradan yeminini bozan kimsenin, veya yeminin edildiği mekanın sahibinin başına türlü felaketler geleceğine inanılır. Yeminin bozulmasından sonra kişinin başına gelen fenalıklar daima yeminin bozulması ile ilişkilendirilir. Buna “yemin düşmesi” denir. Yemin bozulursa kefaret vermek gerekir. Bu, bir yoksula sadaka vermek şeklinde olabildiği gibi, muhtaçların doyurulması şeklinde de olabilir. Bu takdirde yemeğe gelenlere münasip bir miktar para, “diş kirası” olarak verilir. Bu pek yaygın bir gelenek olmamakla birlikte çocukluğumuzda şahit olduğumuz bir hadise idi ki, zikretmeden geçemedik.

Hiç yorum yok: